yöntemlerini uyguluyor. Bu konuda yazılan gizli memorandum 2013 yılından beri serbestçe resmi CIA sayfasında okunabilinir, yani bilmemek mümkün değil.
Başkan Lyndon B. Johnson bir
nezninde komuoyuna açık bir bildiri yazdırmıştır, ama bunda artık jeofiziksel savaş deyimi geçmez, sadece "
Sözümona demokratik olan batı düzeninde siyasi hedeflere varabilmek için NLM ile sürekli algı operasyonları yürütülüyor,
Bu saldırılar sırf algı operasyonuyla hiçbir ciddi sözlü, yazılı veya fiili direniş ve savunma yapılamadan, hatta kurbanların kendi çabasıyla uygulanıyor.
Bu kelime sadece dikkat dağıtıyor ve nükleer bombalar üzerine düşünmeyi ve karşı tedbir almayı engelliyor.
Birçok sözümona uzman, hatta sözümona diplomalı, ünvanlı jeolog, Türkiye'de günbegün yaşanan depremlerin sebebini anlıyormuş gibi boş keseden fal bakar gibi fay edebiyati yapıp toplumu yanıltıyor.
Onlara güvenerek bilgi edindiğini zanneden akademisyeninden köylüsüne kadar herkes fay falcılığına bürünüyor, birşey bildiğini zannediyor ve beraberce depremli ve radyasyonlu ölümü bekliyorlar.
Bunların hepsi yaşandı ve izlendi. Artık mantık ve akıl yürütme zamanı ve gözönünde olup bitenler zihnen gözardı edilmemeli. Uygulanan teknik yöntemleri kavramak olağanüstü bilgi ve zeka gerektirmiyor. Gerekli olan özgüven ile korkmadan okumak ve kavrayana kadar azimle ve yürekle düşünmek.
fakat düşünmekten bile korkan bir insanın ne özgürlüğü ve onuru olabilir ki? Yanlış olan sadece bu şeytani korku düzenbazlığına itaat etmek değilmi?
"Cahillik mutluluktur" derler, ama bu ortamda saf cehalet mutluluk sağlamıyor, çünkü üstüne üstüne geliyor bela ve cahili daha çabuk sarıp sarmalıyor. Koyun kurttan korkar, ama hep çobana ve köpeğine yem olur.
İnsanın insan olduğunu kavraması, kanıtlaması ve belaya ruhen ve zihnen direnmesi bir mecburiyet.
Hayat insan için hep bir çaba ve savaştı, çünkü rakip canlılar daha hızlı düşünüp hareket ediyor ve daha güçlü dişlere, pençelere ve zehirlere sahipti. İklim ve mevsim değişimi izleyip az çok uyum sağlayabiliyordu, fakat doğal felaketlere karşı neredeyse hiçbir tedbir alamıyordu.
Şimdiki bela doğal felaketlerden çok daha yıkıcı, çünkü insan yapımı! Bir devletlerüstü organize suc örgütü küresel çapta devletleri borç köleliği ve santajla zaptediyor ve onlara hükmediyor. Devletler üzerinden toplumlara kendi savcısı, hakimi, polisi ve uzmanı ile her yandan saldırarak milyonları direnmeden öldürüyor. İklimi ve bütün doğal ve serbest temel kaynakları eline geçirip silah ve sömürü aracı olarak kullanıyor ve "doğal felaket" algısıyla saldırıyor. Bu algının etkisinde saldırıya uğrayan dünya toplumları herhangi savunma ve karşı saldırıya yeltenemiyor.
Siyasi alternatif de yok, çünkü muhalefet yapılanları ifşa edecek ve kendi siyasi çıkarına kullancak ne bilgiye, ne zekaya ve nede onura sahip, aksine "ben daha iyi iğneletirim, daha iyi iklim kanunu yaparım, daha iyi depremi idare ederim, küresel empreyalizme daha iyi kul ve köle olurum" diyor
Bunun bir yerde dönüşü olacak, fakat batı siteminin boyunduruğu altında kalanlar kimvurduya gidecek.
5. Nükleer depremlere nasıl engel olunur?
En geç 1960 lardan beri ABD şirketleri Türkiye'nin değişik yörelerinde, özellikle Güney Doğu ve Trakya'da petrol ve gaz aramak için binlerce derin delimler yapıyor. Bu yönde anlaşmaları imzalamış bulunan devletin eli kolu bağlı olduğu için, toplum olarak herkesin harekete geçmesi lazım.
Petrol, gaz ve diğer madenleri araştırma ve çıkarma noktalarını bilen ve imkanı olan herkes yerinde ve çevresinde, özellikle taze deprem olan yerlerde radyasyon olçümü yapsın. Mesela 2023 depreminde ilk günlerde yapılan ölçümlerde radon gazı oranı normalin 4 kat üstündeydi ve radon çözüldügünde radyasyon bir 5 kat daha artar.
Depremlerin ardından Kahramanmaraş'ta normalin 4 katı radon gazı ortaya çıktı
Hikmet Faruk Başer | 09.03.2023
"Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ve Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) tarafından yapılan araştırmada, 6 Şubat'taki depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş'ta radon gazı seviyesinin normaline göre 4 kat arttığı tespit edildi."
Su kaynaklarındaki herhangi değişim, radyasyon, yabancı maddeler ve asit seviyesi tespit edilmeli.
Ayrıca bütün şantiyeler incelenip, derin delme veya başka sıradışı bir hareket varsa yakından izlenip ihbar ve ifşa edilmeli. Bir bina inşaatının bodrum katını aşan bütün yeraltı işlemleri durdurulmalı!
Bir dikey delikten yüzlerce, binlerce metre derine inip, her seviyede ve her yöne yatay tüneller açılabileceği ve her tünelin onlarca kilometre ileriye gidebileceği bilinmeli.
Herşeyden önemlisi bu konu üzerine topluma açık bulunan belgeler okunup anlaşılmalı ve konu üzerine her yerde ve isteyen herkesle konuşulmalı, ki toplumsal bilinç ve kamuoyu oluşsun.
Derpemleri yapan güç ve onların destekkçileri kendilerinin peşinde olunduğunu hissetmeli, ki tedbir propagandalarıyla kendilerini daha fazla ifşa etsinler, çünkü binbir yalan tek bir gerçeğe dayanamaz.
Dahada önemlisi sözümona uzman tamamen rezil olmamak için, kendilerini eğitmeye ve devlet kademeleriyle incelemelere katılmaya zorlanacaklar.
Direnişe katılan eski veya yeni siyasi partiler ve guruplar ivme kazanıp toplumsal değişimde kaldıraç hizmeti verecekler.
Egemenlik artık sadece yerüstünde, denizlerde ve göklerde değil, vatan topraklarının derinliklerinde.
6. Gerçek bağlantı basit.
Henüz burada özetleyeceğim tam bilinip anlaşılmasa bile, küresel çapta tekrarlanan algı operasyonlarının yanında düşüncelerinize karşı tez olarak ekleyin.
Temelde KÜRESEL SU ve KARBON DÖNGÜSÜNÜN İDARESİ var. Bunu sağlayabilmek İKLİM KONTROLÜ ve NÜKLEER FRACKING uygulanıyor.
1. Roketlerle Ozon Tabakası'na (20 ile 30 km yükseklikte) KLOR, FLOR ve METAN bileşimi püskürtüldüğünde, OZON DELİKLERİ AÇILIYOR ve bunlardan daha fazla ve güçlü güneş ışınları yerüstüne kadar geliyor. Bu ek enerji, iklim kontrolü için gerekli buharlaştırmayı sağlıyor.
2. Troposferde (0 ile ortalama12 km yükseklikte) kat kat toz serpildiğinde buharlanan su hızlı rüzgarlarla çekilerek istenilen yere vardığında yağdırlıyor. Akım güzergahı ya hava felaketleri veya kuraklık yaşıyor.
3. Havaya serpilen toz ve oluşan aerozol tabakaları yerden yükselen ısıyı gecici olarak engelleniyor. Ozon delikleri altında oluşan "ısı dalgaları" ile beraber bu "karbondioksid salımından kaynaklanan sera etkisi" ve "küresel ısınma" diye pazarlanıyor. Tabiki bu yapay etkinin karbondioxid ile ilgisi yok ve uzaya açık olan dünya ısınamaz. İklim kontrolü yöntemleriyle stratosferden troposfere dikey ve troposfer içinde yatay bir ısı ve nem kaydırılması sağlanıyor, ki havadaki biriktirilen su sadece hedeflenen bölgelere endüstriyel tarım ve hidrokarbon frackingi için yağdırılabilinsin.
3. Yerin kabuğunda sert kayalar içinde barınan değerli metaller, petrol ve gaz çıkarabilmek için tek imkan bu kayaların içini ve çevresini delip ve atom bombaları yerleştirip patlatmak. Buda yıkıcı depremlere, tsunamilere ve artan radyasyona sebep oluyor.
4. Uygulamalar hep küresel çapta etki yapıyor. Bu yüzden küresel çapta finansman sağlanmak, küresel hukuksal taban, küresel bir toplum, küresel devlet düzeni kurmak ve potansiyel direnişi teknik sosyal kontrol ile engellemek zorundalar.
Sıraladığım uygulamaların etkilerini (İngilizce "effect", Almanca "Effekt") tertipli yalan yanlışca bir doğal sürece atfederek "sera etkisi", "Pinatubo effect", "el Nino effect" gibi isimler takıyor, ardından hepsi karbondioxide ve bu ise sadece insan salımına bağlanıyor. Kurgulanan anlatılar ne kadar sahte-bilimsel paketlenip pazarlansada, hiçbirtanesinin fizik, kimya, bioloji, meteoroloji ve jeoloji bazında doğruluğu yok.
İnsanlığa aslen dert olan, organize düzenbaz caniler değil, sahte-bilimsel anlatıları deşifre edemeyen akademisyenler, çünkü bu herkesten önce okullarda ve üniversitelerde sözümona başarılar alarak eğitim görmüş olanların görevi. Ne kadar eğitimde sistemli yanıltılardan etkilensede, zihinsel engelleri aşarak, toplumun korunmasında ön safta olmak onların varlığının sebebi. Bu yüzden her akademisyen, özellikle fen bilimleriyle ilgili olan, ne için okuduğunu ve ne için yasadığını sorgulamalı.
7. Bağlı makaleler
Nükleer depremlerle ABD Türkiye'ye jeolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyolojik savaşla saldırıyor!
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/nukleer-depremlerle-abd-turkiyeye.html
No comments:
Post a Comment